Avrupa Yeşil Mutabakatı Kapsamında Karbon Sınır Vergisi

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI KAPSAMINDA KARBON SINIR VERGİSİ

Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) çerçevesinde tüm dünyayı ilgilendiren iklim ve çevre krizini engellemek amacıyla çok büyük bir adıma imza atmıştır. İlgili Mutabakat iklim ve çevre krizi ile mücadele kapsamında oldukça ayrıntılı bir yol haritası çizmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili ayrıntılı bilgi verdiğimiz yazımızı önceki bültenimizden inceleyebilirsiniz. Bir önceki bültenimizde ise, AB Yeşil Mutabakatı gelişmeleri kapsamında, hedeflenen amaçlar için Türkiye’nin planladığı düzenlemeler ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uygulamaya sunmayı amaçladığı taslak iklim yasasının temel ilkelerini ele aldığımız yazımız bulunmaktadır, yine ilginiz doğrultusunda bu yazımızı da incelemenizi öneririz. Bu yazımızda yine Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında atılan önemli bir adım olan, Karbon Sınır Vergisi’nden söz edeceğiz.

Yeşil Mutabakat kapsamında kısaca; 2030 yılına kadar karbon salımını %50 oranında azaltma, 2050 yılında ise karbon salımını sıfıra indirme hedeflerine ulaşmak için yeni stratejiler belirlenmektedir. Ayrıca bu hedeflere ulaşabilme amacıyla kademeli olarak yeni sektörel kriterler, vergiler ve iş modelleri uygulamaya konulacaktır. Tüm bu amaçlar doğrultusunda alınan en büyük önlemlerden birisi ise, ‘’Karbon Sınır Vergisi’’dir. Karbon vergisi, ulaşım ve enerji sektöründe, yakıtların karbon içeriğine uygulanan bir vergidir. Karbon vergileri karbon fiyatlandırmasının bir biçimidir. Karbon vergisi terimi ayrıca karbon dioksit eşdeğeri vergiyi ifade etmek için kullanılır. Karbon sınır düzenlemesinin temel amacı, karbon kaçağını önleyerek iklim değişikliğiyle mücadele etmektir. Karbon sınır vergisinin olası etkileri şunlardır; AB’nin karbon sınır vergisi uygulaması AB pazarının boyutları ve önemi sebebiyle dünya ticaretini etkileyecektir. Karbon ayak izinin azaltılması meselesi dünya ticaretinde öne çıkacak bir çalışma özelliği taşımakta ve AB açısından, daha az adaptasyon kabiliyetine sahip olan rakipleri karşısında AB’ye avantaj sağlayacak ve karbon ayak izi yüksek olan sektörler açısından önemli bir handikap oluşturmaktadır. Düşük karbonlu üretim yapan üreticiler açısından rekabet avantajı yaratacak bir uygulama olacaktır.

Avrupa Birliği’nin 2050 yılına ulaşıldığında karbon nötr ilk kıta olma hedefiyle hazırladığı Sınırda Karbon Uygulaması, 14 Temmuz 2021 tarihinde onaylanmıştı ve karbon emisyonunun düşürülmesi yönünde önemli bir vergi regülasyonu adımı atılmış oldu. Planlanan sistemin uygulanmasına, 2023’te başlanacak ve 2026’dan itibaren AB’ye ihraç edilen ürünler için üretim sürecinde salınan seragazı tonu başına vergi alınacak. Hayata geçirilmesi hedeflenen yeni sistemin önceki sistemlerden farkı, üretim koşullarından ziyade ihraç edilen ürünler üzerinden vergilenme kısmında ortaya çıkıyor. Bu yenilik sayesinde taşıma yolunda karbon kaçağı yaratılması engellenmiş olacak. Ürünler ilk etapta sınırlı olarak; demir, çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik gibi kalemlerle sayılmış olsa da, vergi uygulama alanının kademeli olarak genişletilmesi planlanıyor.

Bu uygulama, iklim ve çevreye getirdiği faydaların yanında ülkeler açısından bazı riskler de taşımaktadır. İlk olarak kafaları karıştıran soru bu uygulama adına ne yapılacağı ve uygulamanın nasıl yürüyeceğidir. Anılan uygulama doğrultusunda öncelikle ihracatçılar ülkelerinden ‘’Sınırda Karbon Uygulaması Sertifikası’’ almalı ve her yılın 31 Mayıs tarihinde, önceki sene içerisinde Avrupa Birliği’ne ihraç ettikleri ürünün ton cinsinden değerini ve ihraç dolayısıyla sebep oldukları seragazı emisyonunu ibraz edeceklerdir. Bu kapsamda Avrupa Birliği ile ihracat yapan tüm ülkeler vergi sistemine tabi olacaktır. Tüm bunların dışında, mevcut olarak Emisyon Ticaret Sistemi’nde bulunan ülkeler veya Avrupa Birliği ile başka emisyon anlaşmaları bulunan ülkeler, karbon emisyonu düşürülmesinde gerekli çalışmalarda bulundukları takdirde uygulamadan muaf tutulabilecekler. İlk etapta zorluk yaşanmaması adına ihtiyaç sahibi ülkelere 2030 yılına kadar süre tanınmıştır. Yapılan araştırmalara göre, sera gazı emisyonunun ton başına 30€ ya da 50€ ile fiyatlandırılacağını düşünülmektedir. Avrupa birliği, 2023 yılından itibaren gemi karbon salınımını da karbon vergisine dahil etmeyi planlamaktadır. AB’ye üye ülkelerin limanlarına uğrayan gemilerden ton co2 başına alınması planlanan karbon vergisi 25 Euro/tco2’den aşamalı olarak 2030 yılına kadar 65 Euro/tco2’ye kadar yükseleceği öngörülmektedir.

Kısa bir süre önce, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin hazırladığı “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2050’de Net Sıfır” raporu açıklandı. Raporda, 6 Ekim’de TBMM’de kabul edilen Paris Anlaşması uyarınca, 2050 yılına kadar iklim değişikliğiyle mücadelede net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için atılması gereken adımlara yer veriliyor. Araştırma, Türkiye’nin 2018’deki ekonomik göstergeleri üzerine elektrik üretimi, ulaşım, binalar ile sanayiden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını ele alıyor. Raporda, Paris Anlaşması’nın küresel bir hedef belirlemesine rağmen ülkelerin emisyon azaltım yükümlülüklerini neye göre belirleyeceğine ilişkin net bir yöntem getirmediği vurgulandı.

Dünyanın önde gelen petrol şirketleri ve limanlarının da aralarında olduğu 150’den fazla şirket ve kuruluş, küresel denizcilik endüstrisinin 2050 yılına kadar karbondan tamamen arındırılması ve hükümetlerin süreci hızlandırması çağrısında bulundular. Tüm bunların yanında, Türkiye’de de karbon nötr olmayı hedeflediği tarihi açıklayan şirketlerin sayısı artıyor. Türkiye’de başta demir-çelik, otomotiv, tekstil gibi yoğun ihracat yapan sektörleri etkileyeceği düşünülüyor.

Stj.Yağmur Aydın